Van, Kürt coğrafyasının illerinden olup, bu coğrafyanın kuzeydoğu tarafında yer almaktadır. Kuzeyden, Erzurum - Ağrı, batıdan Bitlis, güneybatıdan Amed, güneyden Musul ve Hakkari illeriyle, doğudan da İran'la sınırlıdır.
TARİHTE VAN
. Van şehri Kürtlerin atalarından olan Urartular’dan kalmadır. Urartular’ın başkenti olan Van’ ın ozamanki adı “TUŞBA” idi. Van'ın tarihi M.Ö. 7000 yıllarına kadar uzanır. Van Kalesinin 6 km güneyinde bulunan Tilki tepe ve Van Gölünün kuzeyindeki Ernis Mezarlıklarında yapılan kazılarda Kalkolitik, Bronz ve Demir devrine ait kültürel buluntulara rastlanmıştır. Şehri ilk kuran Asur Kraliçesi Semiramis'dir. Bu bölgeye önce Huriler yerleşmişlerdir. Sonra Urartular, Medler, Persler, Makedonyalılar, Büyük İskender, Partlar, Sasaniler ve Bizans hakim olmuştur. M.S. 675 yılında Müslümanlar bu bölgeyi fethetmiş, daha sonra bölge yine Bizanslılara, bunları yenen Selçuklulara ve sonrada İlhanlılara, Celahiroğullarına, Karakoyunlara, Akkoyunlara ve Safevilere yurt olmuştur.
Hürrilerin M.Ö. 2000'lerden itibaren Van Gölü'nden başlayarak Kızılırmak ve Yeşilırmak'ın Karadeniz'e döküldüğü yerlere kadar uzanan bir bölgeye hakim oldukları görülür. M.Ö. XIII. yüzyılda Hürri Mitani siyasi teşekkülün merkezi otoritesi zayıflamış ve beyliklere bölünmüştür. Asur Kralları bu küçük beyliklerini hakimiyetleri altına al maya çalışmış ve bu sırada Van Gölü çevresinde Batı İran'a kadar olan bölgeye Nairi ve Urartu ülkeleri ile Asurlar arasında mücadeleler başlamıştır. Urartular ve Asurlar mücadelesi IX. Yüzyılın ortalarına kadar sürmüş, Asurlar bu dağlık ve zor arazi şartlarına sahip bölgeyi egemenlik altında tuttu.
VAN ADI NEREDEN GELMİŞTİR?
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Büyük İskender'in Van Kalesindeki Vank adlı bir mabedin adını şehre verdiğini belirtmektedir. Başka bir rivayete göre; Van pek eski bir şehir olduğu için M.Ö. I900'lerde Asur Melikesi Mesnure Şah Meryem (Semiramis) tarafından kendisine izafeten Şah Meryem Kürd şeklinde adlandırılmıştır. Daha sonra Keyanilerin son devrinde, Wan adındaki valinin, şehri genişletip güzelleştirmesi nedeniyle bu idareciden itibaren şehir Van olarak anılmıştır. Van adının kaynağı konusunda akla yakın ve bilimsel olan görüş Urartuca, “Biane” veya “Viane”den çıkmış olduğudur. Tarihi kaynakların bütününde, Urartular kendilerine Bianili demişler ve Urartuların yükselme devrinde Biate adı altında bir çok şehir ve insan topluluğu Van bölgesine toplanmışlardır.
Bir başka rivayete ise;
Tarihçiler, Van'ın Milâttan 1800 yıl önce Asur Kraliçesi Semiramis tarafından kurulduğunu söylerler. Semiramis, Mezopotamya bölgesinin üst kısımlarında yaşayan Surların kraliçesidir. Koca bir ülkeye hükmeden, dediği dedik, kestiği kestik olan dünyalar güzeli Semiramis, o güne kadar gönlüne göre birini bulamamıştır; ta ki Van'ın Muradiye kazasının kuzey yamaçlarına bir sefere çıkana kadar.
Semiramis, bu sefer sırasında bölgenin hâkimi olan Ara adında genç bir hükümdara gönlünü kaptırır. Güzel olduğu kadar mağrur da olan kraliçe, bu sırrını kimseye açıklayamaz. Savaş devam etmektedir. Semiramis'in kuvvetleri son bir saldırı ile bölgeyi ele geçirirler. Ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara da öldürülür. Haberi alan Semiramis, Ara'ya olan aşkını yüreğine gömer, hemen dönüş emrini verir.
Dönüş yolu üzerindeki Van'a gelirler. Van'ın zümrüt yeşili bağ ve bahçelerini, Van Gölü'nü çok beğenen Kraliçe'nin en fazla dikkatini çeken yeşillikler arasından göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası olur. Ara'nın hâtırasına bu kayalık üzerinde bir kale inşa ettirmeye karar verir. Kısa süre içersinde kale yapılır, eteğinde şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da Şamrangerd bırakırlar.
Aradan yıllar geçer. Ara'nın acısıyla yanan yürek, bu defa da sıla hasretine yenik düşer. Memleketine dönmeye karar veren Kraliçe Semiramis, kaleyi ve kurduğu şehri wan adındaki bir komutanına bırakarak ülkesine döner. Şehrin bugünkü adının bu komutandan geldiği rivayet edilir.
Osmalı ve TC Dönemi Van
1534-1535 yıllarında gerçekleştirilen İran Seferi sırasında Bağdat, Tebriz ve Van gibi önemli merkezler Osmanlı idaresine girmiştir. Ancak Osmanlı Devletinin Macar Kralı Ferdinand ile başlayan mücadelesi nedeniyle kuvvetlerin Rumeli'ye kaydırılması sonucu, fethedilen yerlerden bazıları tekrar Safevilerin idaresine geçmiştir.
25 Ağustos 1548'de Van Kalesi Osmanlı egemenliğine girmiştir. Van Kalesinin fethinden sonra bölgenin beylerbeyliği, Anadolu Defterdarı İskender Paşaya verilmiştir. Bu arada Vastan (Gevaş), Erciş, Adilcevaz ve Ahlat da tekrar Osmanlıların eline geçmiştir.
Osmanlı taşra teşkilatında eyaletler sancaklardan, sancaklar kazalardan, kazalar nahiye ve köylerden meydana gelmekteydi. Osmanlı idaresinde Van, "Eyalet" statüsü kazanmış olup 1568-1574 yıllarında livâ tabir edilen 12 sancağa sahipti. Bunlar, Van (Paşa Sancağı), Adilcevaz, Bitlis, Muş, Bargiri, Erciş, Kârgâr, Kesan, Ispayrıd, Ağakis, Nısf-ı Şırvî, Vadi-i Beni Kotur'dur.
İran sınırında olması bakımından hem ordunun hareket noktası hem de önemli merkez olan Van'ın idari yapısı savaşlar sebebiyle sık sık değişikliğe uğramış, fethedilen yerlerin bir kısmı buraya dahil edilmiştir. Nitekim daha önce 12 olan sancak sayısı, 1578-1588’de 27ye yükselmiştir.
Son çağ dünya tarihi içerisinde en büyük olay olan I. Dünya Savaşı ve neticesinde Van kadar harap olmuş bir şehir, ahalisi Van ahalisi kadar cefa çekmiş bir topluluk örneği çok azdır. Öyle ki, büyük harp öncesinde Van merkezinin toplam nüfusu 70 bin civarında iken, savaş sonrası Nisan 1919 sıralarında bu sayı 10-15 bine düşmüştür. Şehir ise tamamen harap olmuş ve bu yüzden yerleşim alanının değiştirilmesine neden olmuştur.
Birinci Dünya Savaşındaki istilalar, onun içinde ve ondan sonra meydana getirilen haksız uygulamalar, vaktiyle mamur olan bu bölgeyi bir harabeye çevirmiştir. Harpten sonra Van, yavaş da olsa bir gelişme göstermiştir. Van ilinin 11 ilçesi vardır. Bunlar; Özalp, Muradiye, Saray, Erciş, Başkale, Bahçesaray, Çaldıran, Gevaş, Edremit, Gürpınar ve Çatak'dır.
AKDAMAR ADASI VE KİLİSESİ ( KUTSAL HAÇ KİLİSESİ )
Akdamar Adası Van’a 47 km , Gevaş İlçesine 7 km mesafede , sahilden 4 km uzaklıkta olan Ada deniz motorlarıyla 20 dakikalık zevkli bir yolculuktan sonra Akdamar Adası üzerindeki aynı adlı Ermeni Kilisesi M.S 915 ile 921 yılları arasında mimar Keşiş Manuel tarafından Kral I.Gagik’ın denetiminde inşa edilmiştir.Kutsal Hac’a ithaf eden kilise merkezi kubbelidir ve dört yapraklı yonca biçimli hac plana sahiptir.Kubbenin yerden yüksekliği 20.40 metredir.Kilisenin etrafını çeşitli bantlar halinde taş kabartmalarda İncil ve Tevrat’tan alınan dini konular günlük olaylar ve av sahneleri işlenmiştir.
Yapılar 1113 tarihinde manastıra çevrilmiş ve 1895 yılına kadar yöredeki Ermeni Patrikliğinin merkezi durumunda olmuştur.XIII.yy. sonlarında kilisenin doğusundaki Şapel 1296’da kilisenin güney batısındaki Şapel yapılmıştır.Kilisenin giriş bölümü ile Çan Kulesi XIX.yy başlarında Jamatun ise 1763’te yapılıştır.
</I>Birde hikayesi vardir;</I>
Adada yaşayan Papazlardan birinin "TAMARA" adlı genç ve güzel bir kızı varmış.Tamara karşı kıyıda yaşayan bir kürt çobana aşık olmuştur. Bu gençler haftanın belirli günlerinde gizlice buluşup konuşurlarmış. Bu buluşma her defasında Tamara'nın çobana ışık göstererek ona yol göstermesi ile olurmuş. Işığı gören çoban onu takip ederek adaya çıkarmış. Bir gün nasıl oluyorsa bu ilişkiden Tamaranın babasının haberi olur. Daha sonra kızına baskı yapıp işin aslını öğrenen babası Tamara'yı bir odaya hapseder. Çobanın geleceği günü tesbit eden babası beklenen günde çobanı gözetler ve onun geliş saatini ayarlar.
Işıkla işaretini alan çoban göle girip ışığa doğru yüzmeye başlar, adaya yaklaşan çoban, ışığa doğru yüzmektedir. Ancak ışık hep yer değiştirmektedir ve belirli bir yerde durmamaktadır.Sonunda ışık sahilde bir yerde durar ve çobanda oraya doğru yönelir ne varki çoban yorgunluktan bitap düşmüştür vede onu taşlı sopalı birde sürpriz beklemektedir. Bunu farkeden çoban gerisince yüzmek istemişse bile buna gücü kalmamıştır.Yorgunluk, taş ve sopaların etkisi ile çoban sulara batıp çıkmaya başlar. Son nefesinde, batmadan öncede Ah… TAMARA diye inleyerek gölün mavi sularına gömülmüştür.
Bu öykü o günlerden günümüze hep anlatıladurmaktadır. Önce adanın adı AHTAMARA iken zamanla dil evrelerinden dolayı günümüze AKDAMAR olarak gelmiş ve halen ada bu adla zikredilmektedir.
Adır Kilisesi
Van merkezine bağlı Yaylıyaka Köyü’ne yakın Van Gölü içersindeki aynı isimli adada yer almaktadır. Ada’nın güney tarafına kurulmuştur. Manastır 1305 yılında yapılmıştır. Daha sonra 1621 yılında Aziz Georges Kilisesi, 1766 yılında ise jamaton ve şapel eklenmiştir.
Çarpanak Kilisesi
Kilisenin bulunduğu ada, Van merkeze bağlı Dibekdüzü Köyü’ne yakın, Van Gölü üzerindedir. Ada’nın kuzey tarafında kurulmuş olan Ktouts manastır kompleksi St. Jean’a atfedilen bir kilise ile batısındaki jamaton ve kuzeydoğusundaki şapalden meydana gelmiştir. Manastır topluluğunun tarihi IX. yüzyıla kadar inmektedir.
Yedi Kilise
Van merkezine yakın Yukarı Bakraçlı Köyü’nde yer alan kilisenin tamamı, Warak Wank Manastırı olarak adlandırılır. Erek Dağı eteklerine kurulmuştur. VIII.yüzyılda inşa edilmiştir.
Albayrak St. Bartholomeus Kilisesi
Başkale ilçesine bağlı Albayrak Köyü’nde bulunmaktadır. XVII.-XIX. yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır
Van Kalesi
Şehrin fiziki yapısının en önemli kısmını teşkil edip, zaruret halinde şehrin sakinlerine sığınak vazifesi gören Van Kalesi; M.Ö. 900-600 yılları arasında Van’da büyük bir medeniyet kuran Urartu Krakı 1. sardur tarafından M.Ö. 825 yıllarında yaptırılmıştır. Dört bedenle çevrili kalenin 1. ve 2. bedenleri Akkoyunlu ve Osmanlı devirlerine aittir.
Hoşap Kalesi
Van’ın Gürpınar ilçesinde, Van-Hakkari karayolu üzerindeki Hoşap (Güzelsu)’da yer almaktadır. Van il merkezine 60 km. uzaklıktadır. Dik bir kaya kütlesi, üzerine kurulan kale, iç kale ile bunun kuzeyindeki dış kaleden oluşur. Geçmişi Urartu devletine uzanan kale, Osmanlı Devleti’ne tabi Mahmudi Beyi’nin yaptırdığı şekliyle günümüze ulaşmıştır.
Çavuştepe Kalesi
Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Çavuştepe köyünde yer almaktadır. Van il merkezine 25 km. uzaklıktadır. Hakkari-Van karayolu üzerindedir. Bol Dağı silsilesinin batı ucuna kurulmuş olan kale; aşağı, ve yukarı kalelerden oluşmaktadır.
Kale, II. Sarduri tarafından M.Ö. 764-734 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Kurucusuna izafeten kale, Sardur’un şehri anlamında "Sardurihinili" olarak adlandırılmaktadır. Kalelerde Haldi tapınağı, açık hava tapınağı, surlar, depo, ahır, saray binaları, sarnıç, çivi yazısı bulunmaktadır.
Ayanıs Kalesi
Van’a 35 km. mesafedeki Ayanıs köyündedir. Argişti’nin oğlu Rusa tarafından M.Ö. 645-643 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Urartu tarihinin son safhalarının aydınlatılması açısından çok önemlidir. Van Gölü sahiline yakın bir alanda kuruludur.
Toprakkale
Van il merkezinin doğusunda Zimzim dağları silsilesine bağlı kayalık bir tepe üzerinde yer almaktadır. Kale Urartu kralı II. Rusa tarafından M.Ö. 685-645 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Urartu krallığınn ikinci başkentliğini yapmıştır. Sarnıç, açık hava tapınağı, kayaya yontulmuş merdivenler bulunmaktadır.
Aşağı-Yukarı Anzaf Kaleleri
Van’ın 10 km. kuzeydoğusunda Van-Özalp karayolu yakınında yer almaktadır. Aşağı ve yukarı kalelerden oluşmaktadır. Aşağı kale, karayolunun kuzeyinde Urniye bölgesine giden askeri ve ticari yolu denetlemek üzere Urartu kralı İşpuini (M.Ö. 830-810) tarafından yaptırılmıştır.
Yukarı kale, aşağı kalenin 600-700 m. güneyinde kurulmuştur. Burası Menau döneminde M.Ö. 810-786 tarihleri arasında yapılmıştır. Her iki kalede surlar, kuleler, atölye, depo, saray yapısı, kitabe bulunmaktadır
Muradiye Şelalesi
Muradiye sahip olduğu şelale ile Van'ın öne çıkan ilçelerinden biri olmuştur. Tendürek dağından çıkan Bend-i Mahi çayı üzerinde bulunan şelale, Muradiye ilçe merkezine 10 kmlik bir mesafededir. Vadi içerisinden akan çay, Muradiye Şelalesi'nin oluşumuna neden olmuştur.
Üzerinde kurulu asma köprüsü ve doğal güzelliğiyle, ağaçlık bir alan içerisinde sessiz ve huzurlu bir mekandır Muradiye Şelalesi...
KANİ-SİPİ ÇAĞLAYANI
Van’ın Çatak İlçesine sınırları dahilinde bulunan çağlayan , Van’a 75 km. Çatak’a 5 km mesafede yer almaktadır.Karayolunun kenarında yaklaşık 100 m yükseklikteki kayalıklardan çıkan su,aşağıya doğru beyaz bir köpük oluşturarak akmaktadır.Mayıs ayında akmaya başlayan su,eylül sonlarına kadar akışını sürdürmektedir.Kaylıklardan doğup akan suyun görünümü hayli etkileyicidir
VAN’DA KİLİM ( EL SANATLARI )
Van’ın yaşayan el sanatlarından en ünlüsü Kilimlerdir. Van ve yöresinde dokunan kilimlerde estetik güzelliğin yanında ilettiği mesaj çok daha önemlidir.Okuma Yazma bilmeyen insanımız ilmek ilmek ,motif motif duygularını , sevgisini ,dile almadığı açıkça söylemediği aşkını,üzüntüsünü,beklentilerini kilime işlemiştir.Kilimlerin her motifi bir mesajdır.Her kilim bir kitap gibi zamanın mesajını günümüze taşımıştır.Her kilimde ayrı bir güzellik ayrı bir duygu vardır.Van’a en fazla alış – veriş yaptıkları kilimdir
Yüzyıllarca Van’da Gümüş işletmeciliği el sanatlarının önemli bir parçasını oluşturur.Bu nedenle takılar genellikle gümüştür. Gerdanlıklar,kalınlı inceli bilezikler , yüzük , küpe , saç bağları , erkeklerin yeleklerinin üzerinden taktıkları köstekleri , tütün tabakaları ve ağızlıklar hediyelik gümüş takılardır.Van’da üretilen gümüş takılar çeşitli illere ve ülkelere de gönderilmektedir.